Bu hayatta eli öpülesi ve hakkı asla ödenemeyecek iki insan vardır birisi annelerimiz diğeri öğretmenlerimiz...

    Hakkı ödenemeyen ve eli öpülesi değerli öğretmen arkadaşlarım;

    Öncelikle hepinizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum. Sağlıkla hep beraberce bir 24 Kasım'a daha ulaşmış olmamızın mutluluğunu taşıyorum.

    Hepimizce malum olduğu üzere Eğitim ve Öğretim; öğrenen, düşünen, yorumlayan, kendini yenileyebilen, üretken, ekonomik, sosyal ve kültürel seviyesi yüksek ve milli şahsiyete sahip insanlardan oluşan bir toplumu dünyaya kazandırma gayesi ve gayretidir. Zira iyi yetişmiş insan toplulukları kendi milletlerini diğer Dünya milletleri arasında, bilimde, teknolojide, sanatta ve kültürde eğitim kurumlarından aldıkları bilgi, beceri ve donanım oranında temsil kabiliyetine sahip olacaklardır. Bir ülkede eğitim seviyesi ne denli yüksek ise o toplumun ekonomik, siyasal, sosyal ve kültürel gelişmesi de ivme kazanır. İşte bu ivmenin sürükleyici kuvveti de elbette ki öğretmenlerimizdir.

   Eğitimin öncelikli amacı; eleştirel düşünebilen, özgün araştırmalar yapabilen, bilgiye ulaşmanın yollarını keşfetmiş bireyler yetiştirebilmektir. Gençleri eğitmekteki temel amacımız; onları yaşamları boyunca kendi kendilerine eğitebilecek yeterliliğe sahip birer birey olmaları yönünde teşvik etmektir. Atatürk, 'Bir millet, savaş meydanlarında ne kadar parlak zaferler elde ederse etsin, bu zaferlerin sürekliliği ancak eğitim ve kültür ordusuna bağlıdır.' der. Kuşkusuz bu konuda en büyük görev yine öğretmenlerimize düşmektedir.

   Öğretmenlik maddi kaygılar baskın gelerek yapılacak bir meslek değildir. Öğretmenlik öyle bir meslektir ki her şeyden önce bir ideal, gaye ve bir hizmet mesleğidir. Öğretmenlik, milli bir heyecan yılmadan, yorulmadan çalışma, büyük bir emek, toplum ve ülkenin geleceği için her türlü fedakârlığı gerektirir.

   İnsanı topluma kazandırmak, topluma yaşanabilir bir şekil vermek, bilgi ve teknolojide söz sahibi olmak; kültür ve sanatta göz doldurmak sadece para ile ve belli bir zaman dilimi içerisinde çalışarak yapılabilecek işler değildir. Bu türden bir gayret ömrün tümünü kuşatacağı gibi hayatın bütününün topluma ve ülkenin geleceğine adanması gibi mühim bir manevi sorumluluk da getirir.

   Nasıl ki toprağa atılan bir tohum, çok sayıda tohum verebilmek için kendini feda ederse, biz öğretmenler de toplumun huzuru, refahı, geleceği için hayatımızı bu mukaddes mesleğe seve seve adıyoruz. Bu öyle bir adanıştır ki evde kendi çocuğunu hasta yatağında bırakır sınıfındaki evlatlarına koşar öğretmen; kuş uçmaz kervan geçmez bir dağ köyünde bayrağı dalgalandırır hatta o yollarda şehit olur öğretmen...

    Her öğretmen bir büyük savaşçıdır; karanlığa, cehalete, geriliğe karşı göğsünü siper eder. İçinden geçmekte olduğumuz bu zor süreç öyle sanıyorum ki eğitimin bir binada geçirilen belli saat dilimleri olmadığını; okulun yavrularımızın aklıyla, ruhuyla tüm benliği ile sürekli geliştiği yegane mekanlar olduğunu; öğretmenlerin sadece bilgi aktaran bir mesleğe mensup fertler olmadığını; toplumun en temel işlevlerini yürüten asla vazgeçilemeyecek öğrenme yoldaşları olduğunu tüm topluma bir kez daha göstermiştir

   Temennimiz odur ki bu zorlu dönemi en kısa sürede atlatarak yeniden sınıflarımızda evlatlarımızla göz göze derslerimizi işleyelim zira sizlere verilebilecek en güzel hediye yine çocuklarınızdır bunu tüm kalbimle biliyor konuşmamı Gandhi'nin sözüyle bitirmek istiyorum. 'Dünyada görmek istediğiniz değişiklik ne ise o olun. Bir öğretmen, bir çocuğu, bir çocuk, bütün bir toplumu; toplum tüm dünyayı değiştirebilir,

   Nice güzel yıllarda nice anlamlı değişikliklerin mimarı olacağınız günlerin temennisi ile tekrar Öğretmenler Gününüzü kutlar, sağlıcakla kalın dilerim.

                                                                                                          Bünyamin YILMAZ

                                                                                                      İlçe Milli Eğitim Müdürü